20 Temmuz… Tam 50 yıl önce bugün Kıbrıs adasında kan ve göz yaşı son buldu.. Barut kokusunun yerini yaseminlerin o muhteşem kokusu kapladı..

   Özgürlük uğruna çok bedeller ödenerek kazanılıyor… Biz de bunu toplum olarak yaşayarak öğrendik.. Benim yaş grubum o acı günleri görmedi ama atalarımız bizim adımıza bu hesabı ödedi…

   Şanslı olanlar kurşun ya da şarapnel parçalarını hala vücutlarında taşırken, kimileri şehitlik mertebesine yükseldi kimlilerinin ise hala kalıntılarına bile ulaşılamadı!..

Tatar: Kıbrıs Türk gençliğine uygulanan haksız izolasyonlar insan ayıbı Tatar: Kıbrıs Türk gençliğine uygulanan haksız izolasyonlar insan ayıbı

   Çok bedel ödedi Kıbrıs Türkü bugünkü ortam için..

   Oysa bugün bu özgürlük ve refah ortamının kıymetini bilmeyen çok sayıda insanımız da var.. Olsun; Allah bir daha 50 yıl önceki esaret ve korku günlerini yaşatmasın..

   Atalarımızın ödediği bedelleri taçlandırmaktı bize düşen ama eğri oturup doğru konuşacaksak; bunu yapamadık maalesef!

   Kişisel ve zümresel hesaplar ön planda oldu.. Öyle ki, halkın devletine olan inanç duygusu zedelendi. Siyasete olan güven yitirildi. İşte bu duygulardandır ki geçmişteki can güvenliği kaygısı yaşanılan yılları bile neredeyse ‘özleyen’ bir toplum yapısı ortaya çıktı! Üzücü ama gerçek bu!

   Bu ortamın ancak Kıbrıs’ta bir çözüm ile değişeceği inancı kökleşmeye başladı. Çözüm için temelde iki tarafa ihtiyaç vardı. Kıbrıs Türkleri ne pahasına olursa olsun Kıbrıs’ta federal bir çözüme ‘evet’ dedi ama Rumlar istemedi.. Çok denemeler oldu. Devletine inançta sorun yaşayan Kıbrıs Türkü Rum’dan bir şey beklemenin de anlamsız olduğuna kanaat getirince, federal çözüm zaten kendiliğinden ortadan kalkmış oldu!

   Ülke ‘sol’u hala federal çözüm diye diretse de, ada gerçeklerini görüp tarafsız bir şekilde olan biteni analiz edebilenler Rumların hiçbir zaman federasyon çözümüne ‘evet’ demeyeceğinin farkındadır.

   O nedenledir ki bizim ‘sol’u hep ‘romantik’ diye adlandırırım! İflah olmaz bir romantizm.. Federasyon aşkı… Ama işte karşılıksız bir aşk hikayesi…

   O zaman geriye mevcut devletimize sıkı sıkıya sarılmak kalıyor. Yanlış siyasi adımlar devlete olan inancı yitirdi demiştim. Bunun terse dönmesi için gerçek devlet politikalarına ihtiyacımız var. İşte bu noktada da Anavatan Türkiye devreye giriyor..

   Son dönemde eğitimden sağlığa, devlet binalarından parklara ve hatta köy yollarına kadar büyük bir yeniden yapılanma hamlesi başlatıldı Kıbrıs’ta.. Ülkemiz alt ve üst yapısıyla bir gerçek bir devlete bürünüyor. İşte burada artık devlet ciddiyetinin gelişmesi, siyasetin doğru adımlar atması gerekiyor. Yasal eksikliklerin giderilmesi, liyakata dayalı bir sistemin geliştirilmesi.

   Bugünkü resme baktığımda bunun zor olduğunu görebiliyorum ama inanıyorum ki bu değişim gerçekleşecek. Bir yanda KKTC Türkiye’nin desteğiyle gelişecek, öte yanda batılı ülkeler olmasa dahi doğuda, Türki Cumhuriyetlerde önemli işbirliği adımları atılacak.

   Bakın Türkiye Büyük Millet Meclisi KKTC’nin tanınması konusunda karar üretti… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki iki kez yaptığı çıkış sonrasında şimdi de TBMM kararı alındı..

   Bu adım artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kıbrıs’ta iki devlet tezini resmen ilan etmesi demektir.

   Türkiye “şöyle vazgeçecek, böyle dönecek” söylemlerinin artık geçerli olmadığı görülmelidir. 

   İşte bize düşen Türkiye’deki bu devlet ciddiyetini KKTC’de de yerleştirmektir.