“30 yıl sonra Alagadi’ye geldik”

Son 3 yıldır her yazımın içerisinde mutlaka ekonomi var.. Gerek kendi programlarım, gerekse konuk olarak çağrıldığım tüm programlarda en çok konuştuğum konudur ekonomi..
   Ekonomist miyim, hayır!
   Sadece gazeteciyim..
   Peki neden ekonomi konuşmak zorunda kalıyorum?.. Çünkü bizim mesleğimiz halkın nabzını tutmakla alakalıdır..
   Suni gündemleri tartışsak da, halkın asıl gündeminden kopmamak bizim asli görevimizdir.
   İşte bu yüzden özellikle son 4-5 yıldır en önemli konumuz ekonomidir!..
   Çünkü sistematik bir şekilde fakirleşiyoruz..
   Eskiden orta direk denen bir kesim vardı.. Zenginimiz belliydi, elle gösterilirdi, alt gelir düzeyindekiler de belliydi… Peki ya şimdi…
   Hemen herkesin - polis, maliye filan da dahil - kayıt dışı olduğunu bildiği gelirlerle milyoner olduğunu gizlemeyen insanlar cennetine dönüştük.. Buna bir de bu tip işlerle iştigal ettiği bilinen Afrikalı kardeşlerimizi de eklersek… 
   Evet! Doğrudur; bu ülkede para çok! Ama bu para belli insanlarda toplanmış durumda, devletten zengin durumdalar çünkü devlet buna seyirci… 
   Elbette devletten zenginsen işte o zaman devletin adalet mekanizması da doğru bir şekilde çalışmadığı, rüşvet mekanizmalarının galip gelmeye başladığı bir süreç yaşanır ki; tam da içindeyiz bence!
   Zengin zenginliğini kayıt dışı hareketlerle katlarken, TL’nin değer kaybı nedeniyle hayat her geçen gün pahalı bir hal alıyor… 
   Eskiden özellikle kamu çalışanlarının ve orta derecede işletme sahiplerinin sınıfı olan orta direk dahi, bu pahalılık karşısında çaresiz kalırken, artık alt gelir düzeyindeki insanlar fakirliğin dibini yaşamaya başladı! 
   Gidişat gerçekten oldukça sıkıntılıdır ve tedbir almak şarttır!
   Ülke ekonomisini yönetenler kağıt üzerindeki rakamlara bakıp, araç satışı patladı, meyhaneler doldu taştı, rakamlar tamam diyerek bu ülkeyi yönettiğini sanmasın! 
   Bu araçları alanlar az önce bahsettiğim kategoridir, restoranları ve marketleri hatta kılık kıyafet, özel doktor gibi noktaları da ayakta tutan Rumlardır. 
   Yukarda çizdiğim bu tabloyu en güzel özetleyen nedir bilir misiniz; pazar günü muhabirimiz Cemre ve deneyimli fotoğraf muhabirimiz Özmen Alagadi plajına gitti… 
   Orada deniz keyfi yapan insanlarımızla konuştu.. Okumayanlar için özetini tek bir cümle ile yazayım; “30 yıldır Alagadi’ye gelmiyordum ama artık özel plajlara çoluk çocuk gitmek ateş pahası”
   İşte Kıbrıslı Türklerin geldiği nokta budur..
   30 yıl önceye dönüş yaşanıyor..
   Siz istediğiniz kadar maaşlara hayat pahalılığı artışını yansıtın!
   Değişen bir şey olmayacaktır.. Çünkü maaşlar yükseldikçe piyasadaki fiyatlar da o derecenin üzerinde artıyor… 
   Devlet de seyirci.. 
   “KDV sıfırladık” filan diyecekler ama bunun piyasaya yansımadığı bir gerçektir. Radikal tedbirler alma zamanı çoktan gelip geçmiş durumdadır. 
   Öncelikle bu kayıt dışı zenginlikten elde edilen gelirler bir şekilde devlete kazanç olabilmeli, bu kazanç ile birlikte de piyasanın pahalı olmasının önüne geçilmelidir. 
   Bu gibi tedbirler alınmadığı sürece bu topraklarda namusuyla yaşayan insanlar her geçen gün fakirleşmeye ve yaşadığı bu cennet adadan soğumaya devam edecektir. 
   Daha da kötüsü yönetimin acizliği nedeniyle devletine olan inancını yitirecek, bunu evlatlarına da yansıtacak ve geleceğimiz olan gençler de devlet sevgisinden yoksun büyüyecektir. 
   Tehlikenin boyutu bu denli büyüktür. 
   İşte bunlara kafa yorması gerekenler maalesef “kim bakan olacak, kim koltuktan gidecek” diyerek günü birlik kazançların peşinde koşmaya devam ediyor!