Gönüllerimizin şampiyonu vatanına döndü.. Güzel bir karşılama ile O’nu yüreğimize bastık.. Bir Kıbrıs Türkü’nün olimpiyatlarda yer alması, bir Kıbrıs Türk sporcusunun dünyanın en iyi 10 yüksek atlamacı kadından biri olduğunu bilmenin gururunu yaşadık. Buse bunu bize yaşattı.. Ne kadar teşekkür etsek azdır.. Peki, bu tabloyu farklı branşlarda daha da çok artırma şansımız var mı? Bunu nasıl yapabiliriz?
İşte artık bu ülkeyi yönetenlerin, spora yön verenlerin kendi kendine sorması gereken soru budur. O zaman cevabı için biraz kafa patlatalım mı birlikte?
Bostancı’dan çıkıp tüm alt yapı eksiklikleri, maddi imkansızlıklar ve ilgisizliğe rağmen yüksek atlama branşında Türkiye Milli Takımının bir ferdi olarak olimpiyatlarda boy gösterdi Buse Savaşkan.. Ondan önce aynı başarıyı 4×100 metre yarışında Meliz Redif sergilemiş, göğsümüzü kabartmıştı..
Bu sporcularımız yarıştıkları diğer tüm sporculardan çok daha zor şartlarda bu noktaya ulaştılar. Doğup büyüdüğü ülkeleri tanınmadığı ve direkt temas kurulamadığı için zaten kısıtlı olanaklara sahip oldular. Bir de ülkemizde yeterince alt yapı olanakları olmayınca bu elit sporcular antrenman dahi yapamaz noktada hocalarıyla birlikte çabalayıp durdular! Biraz ışık doğdu mu bu kez maddi imkansızlıklar karşılarına çıktı. Tüm bunlara bir de devlet mekanizmasının sporcuya ilgisizliği eklenince şartlar o kadar zorlaştı ki, zorlaşıyor ki!
Ama işte tüm bu olumsuz tabloya rağmen aradan çıkıyor muhteşem yetenekler.. Buse de son örnek..
Kıbrıs sorunu devam ettiği sürece -ki çözüm yönünde herhangi bir ışık yoktur, nedeni de Rum tarafının yönetimi paylaşmak istememesidir- her alanda uygulanan ambargo sporcularımızı da direkt etkilemektedir.
Hatta Buse gibi O’na can veren ebeveynlerinden biri Türkiye vatandaşı olduğu için – Tüm insan hakları kurallarına aykırı olarak – mevcut Kıbrıs vatandaşlığını dahi alamıyorlar. Anavatan bu konuda da kapı açıyor sporcularımıza. Tüm bu olumsuzluklara rağmen belli bir noktaya gelen sporcularımız Türkiye’deki takımlara transfer olabiliyor, geç de olsa dünyadaki diğer rakipleri ile aynı seviyeye çıkabiliyor.
Ama bu yol gerçekten çok meşakkatli ve zaman kaybedilen bir yol.. Peki, ne yapılabilir?
Benim naçizane bir önerim var bu konuda. Belki biraz maliyetli bir yol ama ekstra bir kaynağa da ihtiyaç yok. Sadece kaynakların verimli kullanılması yeterli olur.
Futbol için akıtılan ve karşılığı da olmayan milyonlarca liradan kısıp bir bütçe yaratılabilir. Bu bütçe ile bir spor kulübü kurulur. Bu kulüp sporun her branşından Kıbrıs Türkü sporculara sahip olur ve Türkiye’deki liglere akredite edilir. Voleybolundan bilardosuna, yüzmesinden, atletizmine kadar tüm branşlarda bu adada yaşayan yetenekli sporcular bu kulüp aracılığıyla Türkiye’deki rakipleriyle yarışabilir.. Yetenekli olanlar hiç zaman kaybetmeden daha iyi kulüplere transfer olabilir, Türkiye Milli Takımında yer alabilir.
Önemli olan bu kulübün devamlılığının sağlanacağı kaynak ve profesyonelce yönetileceği bir yapıyı kurmak.
Zor mu, bence değil. Ama böyle bir vizyon var mı; işte ondan emin değilim!