Konuşmasında, Kıbrıs’ta bir an önce çözüme ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Erhürman, “Bunun yolu elbette diyalog, diplomasi ve müzakeredir. Ama unutulmamalıdır ki Kıbrıs’ta müzakere masalarında yeterince zaman geçirilmiştir. Onun için diyaloğun ve diplomasinin amacı sadece yeni bir müzakere sürecini başlatmak değil, bu kez mutlaka sonuç üretecek bir müzakere sürecini başlatmak olmalıdır” dedi.

“Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs’ta çözüm bölgede barışın ve iş birliğinin anahtarıdır” ifadelerini kullanan Erhürman, yeni bir hayal kırıklığına kimsenin tahammülünün olmadığına vurgu yaptı.

CTP Basın Bürosu’num açıklamasına göre Erhürman konuşmasında, 1970’te kurulan partisi hakkında bilgi verdi.

CTP’nin Kıbrıs Türk toplumunun en köklü siyasi partisi olduğunu, kuruluşundan bu yana Kıbrıs'ta ve dünyada barış, demokrasi ve adalete olan sarsılmaz bağlılığıyla bilindiğini kaydeden Erhürman, “Kıbrıs'ın geleceğine dair vizyonumuz ve siyasi duruşumuz bu temel ilkeler üzerine bina edilmiştir. Kıbrıs’ta çözümün formülü siyasi eşitliğe dayalı iki bölgeli ve iki toplumlu federasyondur.” diye konuştu.

Yıllar süren müzakerelerin ardından, Kasım 2002'de dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözümü için bir plan sunduğunu hatırlatan Tufan Erhürman, AB üyeliği öncesi bir anlaşmaya ulaşılmasını amaçlayan planın Kıbrıslı Türklerin yüzde 65 evet demesine rağmen, Kıbrıslı Rumların yüzde 75 oyuyla reddedilmesi nedeniyle yürürlüğe giremediğini anlattı.

Erhürman, daha sonra Kıbrıs’ın, bölünmüş bir ülke olarak AB'ye üye olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

Gardiyanoğlu: Hedefimiz 2025’in ilk çeyreğinde 24 kişilik yatılı bölümü hizmete açmak Gardiyanoğlu: Hedefimiz 2025’in ilk çeyreğinde 24 kişilik yatılı bölümü hizmete açmak

“Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği, kapsamlı çözüme dair bağlılıklarını ve somut yapıcı tutumlarını ortaya koydukları Haziran 2017 tarihli çok taraflı Crans-Montana konferansına kadar siyasi eşitliğe dayalı federal çözüme bağlı kaldı. Bu gerçeğe Konferansta bulunan tüm uluslararası aktörler de tanık oldu.

Bu iki önemli fırsatın talihsiz bir şekilde başarısızlığa uğramasından bu yana, Kıbrıs barış tesisi süreci tarihinin en zor çıkmazında kalmaya devam ediyor. Ukrayna ve Gazze'de devam eden trajik olaylar, statükonun asla durağan olmadığını ve ‘dondurulmuş çatışma’ diye bir şeyin olmadığını bir kez daha hatırlatıyor.

Kıbrıs özelinde devam eden statüko haliyle çıkmazı derinleştirmekte, iki toplumu birbirinden daha da uzaklaştırmakta ve yeşil hattın her iki tarafında ayrılıkçı politikaları güçlendirmektedir.”

CTP Genel Başkanı Erhürman, Sosyalist Enternasyonal’deki konuşmasında, bölgedeki jeopolitik duruma değinerek Gazze’de binlerce masum insanın öldürüldüğüne ve yaralandığına; temel hakların ihlal edildiğine ve insanlığın vicdanının yaralandığına dikkat çekti. Erhürman, “Maalesef uluslararası toplum yapabileceklerini ve yapması gerekenleri yapmış değildir. Altını çizerek söylemek istiyorum ki Sosyalist Enternasyonal’ın bir üyesi olarak CTP, acil ateşkes ve barış çağrısı yapılmasını ortak görevimiz olarak görmektedir.” dedi.

Erhürman, “Dahası, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ve Çocuk Hakları Sözleşmesini bu metinlerin yazarlarına ve onaylayıcılarına rağmen hatta gerekirse onlara karşı savunmak Sosyalist Enternasyonal olarak sorumluluğumuzdur.” diye ekledi.

Dört yöntem

Kıbrıs’ta BM Genel Sekreteri’nin, bu yılın başında yeni bir inisiyatif alarak, resmi müzakerelerin yeniden başlaması için gerekli olan eşzamanlı siyasi iradeyi oluşturmayı hedeflediğini kaydeden Tufan Erhürman, acilen ihtiyaç duyulan bir siyasi anlaşmaya varılabilmesi için, bu yaklaşımın içermesi ve koruması gereken dört yöntemi şöyle sıraladı:

“1) Dönüşümlü başkanlığı ve tüm federal organlarda alınacak kararlarda en az bir olumlu oy ilkesini içerecek biçimde siyasi eşitlik üzerinde müzakereler başlamadan önce anlaşılmalı, siyasi eşitlik pazarlık ya da al-ver konusu yapılmamalıdır.

2) 2017 Crans-Montana konferansına kadar gerçekleşen resmi müzakerelerde varılan tüm mutabakatlara bağlı kalınmalıdır. 

3) Aciliyet duygusu içinde belirlenecek bir takvime bağlı ve sonuç odaklı bir metodolojinin uygulanması şarttır.

4) Kıbrıs Türk tarafının yapıcı yaklaşımına rağmen yine bir başarısızlık olasılığı karşısında, statükonun devam etmesinin önlenmesi için gerekli olan güvencenin resmi müzakere süreci öncesinde sağlanması gerekmektedir.  “

CTP Genel Başkanı Erhürman, diyalog ve resmi müzakerelerin BM himayesinde devam etmesi ve BM Genel Sekreteri’nin sonuca ulaşmak için süreci bizzat yönetmesini de istedi.

“Yeni yaklaşım, tarafların acil beklentilerini karşılayacak ve endişelerini hafifletecek olan Güven Artırıcı Önlemlerin ( GAÖ ) geliştirilmesine ve uygulanmasına önem vermelidir. GAÖ'ler statükoyu aşındıracak, federal bir ortaklığın potansiyel kazanımlarını yaşatacak ve tüm taraflar arasında gerekli olan güveni artıracaktır.” diyen Erhüman, Doğu Akdeniz’de bir ağda birleştirilecek gazın Avrupa pazarlarına siyasi, teknik, ekonomik ve ticari akla en uygun şekilde ihraç edilmesinin, Kıbrıs ile Türkiye arasındaki bir denizaltı bağlantısı ile mümkün olabileceğine işaret etti.

Erhürman, aynı şekilde, AB destekli elektrik enterkonnekte bağlantısı projeleri, Kıbrıs ve Türkiye arasında gerçekleştirilirse, her açıdan daha risksiz ve fizibıl olacağını kesin olarak niteledi; bunun bugüne kadar yürütülen tüm bağımsız analitik çalışmalarla da doğrulandığını söyledi.

Tufan Erhürman, Kıbrıs’ın, bir bütün olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüşümün hızlandırılmasından büyük ölçüde yararlanacağını ve bunun da Ada genelinde sıfır emisyonlu bir ortama azami düzeyde yaklaşılmasına imkan yaratacağını ifade etti.

“Her şeyden önce, herkes Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumlarla birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki eşit kurucu ortağından biri olduğunu anlamalıdır.” diyen Erhürman, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu, 1960 Anayasasının ve Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs ile ilgili muktesebatının lafzı ve ruhudur. Dolayısıyla, Kıbrıs Rum yönetiminin bu konularda Kıbrıslı Türkler adada hiç yokmuş gibi yalnızca kendi iradesiyle karar alması hukuken mümkün değildir. Ama elbette Doğu Akdeniz'deki bu projelerle ilgili sorun sadece hukuki değildir. Meselenin siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutları da vardır. Açıkça söylemem gerekir ki, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların bu konularda ortak karar alması yalnızca hukukun bir gereği değil, aynı zamanda federal ortaklık ruhunun olmazsa olmazıdır. Buna ek olarak, Türkiye’nin bu projelerin tasarlanmasına ve uygulanmasına dahil edilmesi projelerin ekonomik, güvenlik ve çevresel yaşayabilirliği açısından gereklidir.

Kıbrıs ve Türkiye arasında bu iki projenin uygulanmasını kolaylaştıracak Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum Toplumları arasında varılacak geçici bir anlaşma temelinde geliştirilecek bir Güven Artırıcı Önlemin, siyasi sorunun kapsamlı çözümü üzerinde büyük bir etki yaratacağına dair inancımı belirtmek istiyorum.”

Çağrı

CTP Genel Başkanı Erhürman, Sosyalist Enternasyonal'in tüm üyelerini, Kıbrıs’ta yoğunlaştırılmış ve sonuç odaklı bir yeni sürecin kurgulanması ve yürütülmesi noktasında BM Genel Sekreteri’ne ve tüm uluslararası aktörlere destek ve cesaret vermeye çağırdı.

Resmi müzakerelerin bir kapsamlı siyasi anlaşmayla sonuçlanabilmesi ve statükonun sonlandırılması için şart olan eşzamanlı siyasi iradeyi oluşturacak önlemlerin alınacağına dair inancını yinelemek istediğini söyleyen Erhürman, yerel ve uluslararası aktörlerin yanı sıra, iki eşit kurucu ortak arasında daha yakın ve daha geniş kapsamlı bir işbirliği, kuzeyin statüsüyle ve “tanınması”yla ilgili “endişeler”den arındırılması gerektiğini kaydetti.

“Genel Sekreter'in yakın tarihli bir raporunda belirttiği gibi, ‘Tanınma konusundaki endişeler, iş birliğinin artırılmasının önünde bir engel oluşturmamalıdır.” diyen Tufan Erhürman, Kıbrıs’ta bir an önce çözüme ihtiyaç duyulduğunu ve bunun yolunun diyalog, diplomasi ve müzakere olduğunu vurguladı.

Erhürman, konuşmasını “Ama unutulmamalıdır ki Kıbrıs’ta müzakere masalarında yeterince zaman geçirilmiştir. Onun için diyaloğun ve diplomasinin amacı sadece yeni bir müzakere sürecini başlatmak değil, bu kez mutlaka sonuç üretecek bir müzakere sürecini başlatmak olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs’ta çözüm bölgede barışın ve iş birliğinin anahtarıdır. Ve yine unutulmamalıdır ki yeni bir hayal kırıklığına kimsenin tahammülü yoktur.” ifadeleriyle tamamladı.