23 Nisan 2003 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini yönetenler bir anda bir karar üretmiş ve Güney Kıbrıs ile aramızdaki ilk sınır kapısı Ledra Palace’ı açmıştı..

Tarihi bir gündü.. Henüz bıyıkları terlememiş bir gazeteci olarak boynumda Nikon makinem ile sınırı ilk geçenlerden biri olmuştum!.. Mahşeri bir kalabalık vardı.. Kaç makara film bitirdim hatırlamıyorum!..

Güney Lefkoşa’ya yürümüş, bir kebap ve bir bira ile bu zevkli iş gününü keyfe de dönüştürmüştüm.

O günden bugüne 3 farklı Cumhurbaşkanı ile toplamda 9 kapı açıldı.. Her bir kapının ayrı bir hikayesi var elbette.. Ancak tümündeki ortak nokta Rumların hiçbir zaman yeni kapı açmaya gönüllü olmamaları idi!

Türk tarafı öneriyor, Rum tarafı olmayacak kapıları (askeri bölgeleri) isteyerek süreçleri hep yokuşa sürüklüyordu.. Rumların bu oyunları hiç gereksinim olmayan hatta şu anda atıl durumda olan bazı kapıların da açılmasını sağladı. Ama her tartışmada mutlaka askeri bölgeleri gündeme getirerek, yeni ve elzem kapıların açılması süreçlerini baltalama gayretindeydiler; aynen bugünkü tavırları gibi!..

Bugün geçmişten farklı tek bir nokta var, Rumların yıllardır “federasyon” diyerek sonuçsuz bir masanın etrafına hapsettiği Türk tarafı artık yok!.. Deyim yerindeyse maymun gözünü açtı.. Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği iki devletli çözüm politikasına sıkı sıkıya sarılmış bir durumda.. Ada gerçeklerinin iki devlet olduğuna dikkat çekerek, hem Rum tarafına hem de dünyaya bu mesaj veriliyor.

Birlemiş Milletler görevlileri de artık bu talebi göz ardı edemiyor. Özel temsilci Holguin, yeni bir müzakere süreci için taraflar arasında ortak zeminin olmadığını kayda geçirmişti. İşte Türk tarafı bunun kayda geçmesi sonrasında kapsamlı çözüm çalışmalarının dışında ada gerçekleri üzerinden hareket ederek, bir ihtiyacı gündeme taşıdı. Neydi bu ihtiyaç? Lefkoşa’da açılması elzem olan yeni bir kapı.. Bu siyasi sürece Lefkoşa Belediyesi ve Ticaret Odası’nı da ekleyerek Haspolat sınır kapısının açılmasını talep ediyor Türk tarafı..

Rum Liderliği ise her zamanki gibi ‘olmaz’ı talep ederek, sadece Rumların işine gelen, askeri bölgeyi delip, Rum tarafından Rum tarafına transit geçişi sağlayacak olan Kiracıköy ve Erenköy istencini ortaya koydu. Elbette iki halka hizmet etmeyecek bu talep Türk tarafı tarafından reddedildi ama reddedilirken çok da güzel bir teklif yapıldı masada. Cumhurbaşkanı Tatar, Haspolat’ın yanı sıra Kiracıköy’ün hemen yanı başındaki Akıncılar (Lüricina) kapısının açılmasını da teklif ederek, yeni sınır kapıları açılması konusunda ne kadar istekli olduğunu ortaya koymuş oldu.

Akıncılar da aynen Haspolat gibi her iki halkın da gündelik hayatına etki edebilecek bir yapıda..

Cumhurbaşkanı Tatar, Halil Paşa’nın mezarını ziyaret etti Cumhurbaşkanı Tatar, Halil Paşa’nın mezarını ziyaret etti

Rum Lider bu teklifi de reddedebilir ama tüm yaşananlar ortadadır. Eminim BM yetkilileri de yaşananların farkındadır.

İki liderin bir hafta sonra yeniden bir araya gelecekleri açıklandı. Şimdi Rum Liderliği elini güçlendirmek adına gerek Erenköy, gerekse Kiracıköy’deki Rumları örgütleyerek eylemler yaptıracaktır ama kimse bunları yemez!

Bir kapı açılacaksa iki halka da hizmet etmeli.. İşte Haspolat ve işte Akıncılar.. Neden olmasın ki?