Cenevre’deki Kıbrıs zirvesi sona erdi. Zirvenin sonucu kanaatimce Türk tarafının en başta ortaya koyduğu ‘iş birliği çerçevesi’ne göre şekillendi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın söylemleri kabul görürken, Rum Lider Hristodulidis’in görüşleri ise sonuç bildirgesinde yer almadı.

Bu tespiti neye göre yaptığımızı da açalım ki; havada kalmasın. Öncelikle Cumhurbaşkanı Tatar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Cenevre’ye giderken ne söylediğini bir anımsayalım:

   “Biz egemen eşitliğimiz kabul görmediği sürece müzakere masasına oturmayız. Görüşmeden kaçmıyoruz, çözüm istiyoruz; ama ortak zemin mademki yok, o zaman iki devletin iş birliğine yönelik açılımlara imza atılmasını bekliyoruz.”

Cümleler bire bir aynı olmasa da beklenti aynen buydu.

Peki, o zaman bir de Rum liderin zirveye giderken ne dediğine bakalım:

Berova açıkladı: Disiplin Tüzüğü’nü eski haline getirdik Berova açıkladı: Disiplin Tüzüğü’nü eski haline getirdik

   “Müzakereler Crans Montana’da kaldığı yerden başlamalıdır. Bunun olmaması durumunda bu zirve başarısız sayılır.”

Yazının ana fikrini ortaya koymadan önce son olarak da BM Genel Sekreteri Guterres’in Cenevre zirvesi sonucunda yaptığı açıklamaya bakalım:

   – Yeni 4 kapının açılması

   -Ara bölgeye solar enerji sistemi kurulması

   -Mayınların temizlenmesi

   -Gençlik Teknik Komitesi kurulması

   -Çevre ve İklim konusunda birlikte hareket etme

   -Mezarlıkların restorasyonunun yapılması

Ve tabii ki bu başlıklarda BM adına tarafları yakınlaştırma amacıyla görevlendirilecek olan yeni bir Kıbrıs Kişisel Temsilcisi atanması kararı var.

Guterres’in belirleyeceği bu yeni kişisel özel temsilci Holguin gibi taraflar arasında “kapsamlı bir çözüm için ortak zemin var mı yok mu” gibi havanda su dövme görevi değil, az önce yazdığımız güven yaratıcı önlemler  konusunda taraflara yardımcı olma noktasında önemli bir görevi olacak.

Bunun dışında açıklamadaki en önemli noktalardan biri de; tarafların temmuz sonunda yeniden bir zirvede bir araya gelmeleri kararı.

İşte tam da bu noktada kanaatimce Rum Lider Nikos Hristodulidis için samimiyet testi dönemi başlıyor. Zira BM’nin liderlerle ve anavatanlarla uzlaşı çerçevesinde belirlediği 6 maddede ilerleme sağlanması için gayret sarf edilmesi gerekiyor. Peki, Rum lider adaya döndükten sonra bu adımları atar mı?

İşte asıl cevaplanması gereken soru bu. Bana göre bu adımları atmamak için elinden geleni yapacak ve girdiği bu samimiyet testini geçemeyip sınıfta kalacak.

Zira bu konuda karnesi kırıklarla dolu.

Anımsayacak olursak; New York’ta Genel Sekreter ile görüşen iki lider Kıbrıs’ta yeni kapılar açılması konusunda fikir birliğine varıp adaya dönmüşler ancak sonrasında Rum lider yeni bir kapı açılmasını istemediği için sınır kapısı açılması yerine transit geçişler yapılmasını önermişti. Hatta sınır kapısı açılması için yapılacak uğraşlara özlü müzakere konularını da eklemiş ve “ya tüm önerileri kabul edersiniz ya da hiçbir adım atmam” diyerek deyim yerindeyse su koyuvermişti. Rum liderin bu tavrından dolayı yeni bir kapı açılması söz konusu olmamıştı. Şimdi hem sınır kapısını açılması için çalışacağı sözü veriyor hem de iki tarafın da faydasına olacak diğer noktalarda açılım yapacağı konusunda taahhüt veriyor.

Masada hiçbir şeye “hayır” demeyen Rum lider, adaya döndüğü zaman ise adım atmıyor, açılım yapmıyor. O nedenle bu tiyatroyu bir kez daha oynayacağına inanıyorum.

Ama yine de umut en son ölürmüş! Belli mi olur aniden Rum liderin başına taş düşer de bu noktalarda açılımlara imza atar. Aksi takdirde temmuz ayının sonunda bir zirve toplanması bile tehlikeye girer kanaatindeyim.

Bekleyip göreceğiz!