Rum Yönetimi'nin son dönemde, Kıbrıs’taki “fiili durumun neden olduğu gerilimi azaltmak ya da ortadan kaldırmak” hedefiyle yaptığı bir dizi eylem ile Kıbrıs Türk toplumu içerisinde zorluklara neden olduğu, bunları yaparken ek perspektifler içeren kapsamlı bir yaklaşımı olmaması nedeniyle “uluslararası çerçevede bile anlayış bulmadığına” dikkat çekildi.
Politis Alman Turizm Acentesi TUI’nin, Rum Yönetimi ile yaptığı anlaşma neticesinde 31 Ağustos itibarıyla KKTC’ye günübirlik ziyaretlerine son verme kararının Kıbrıs Türk halkının sert tepkisine neden olması yanında, Kıbrıslı Türkleri dışlama eleştirilerine cevap vereceği bir siyasi çerçeveye sahip olmadığına vurgu yaptı.
Haberi “Gezilere Siyasi Çerçevesinde Boşluk Olan Engel… TUI’nin Günübirlik Gezilerinin Kesilmesi İşgal Bölgelerinde Kargaşaya Neden Oldu” başlığıyla manşete çeken gazeteye göre, Rum Sözcü Konstantinos Letimbiotis Rum Yönetimi'nin Güney Kıbrıs’ta turizm hareketini artırmak için TUI’ye hem havayolu şirketi ve hem de tur operatörü olarak maddi teşvik ödediğini söyledi.
Gazeteye konuşan kaynaklar sorunun, TUI’nin müşterilerine, KKTC’yi de kapsayacak esnek bir paket sunması olduğuna işaret ederek “gerek turizm alanında gerek diğer meselelerde fiili durumu normalleştiren şartlar yaratılabileceği” kaygısıyla TUI ile yapılan ilgili anlaşmanın gerekli olduğu görüşünü ortaya koydu.
Fiili durumu normalleştirmeme kaygısıyla atılan bazı adımların Kıbrıslı Türker arasında zorluklara neden olması yanında “uluslararası çerçevede bile anlayış bulmadığını” vurgulayan gazete buna bazı örnekler de verdi.
Haberde verilen örnekten biri Rum Yönetimi'nin kara kapılarındaki denetim önlemlerini katılaştırması oldu. KKTC’ye geçen Rumlara ait araçların depolarındaki benzin miktarının bile ölçüldüğü hatırlatılan haberde “devlet, eylemleriyle, aşamalı olarak ‘katı’ bir sınır yaratıyor” vurgusu yapıldı.
Rum Yönetimi'nin ara bölge ile ilgili tavrı ve orada sıkışıp kalan göçmenler/sığınmacılarla ilgili ortaya çıkan durumu da örnek gösteren gazete, Rum Yönetimi'nin, göçmenler/sığınmacıların kaldığı bölgeyi, “etkin denetime sahip olmadığı bölge” olarak gördüğünü, bunun da “Yeşil Hat’tın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprağı olduğunun reddedilmesi şartlarını yarattığını” yazdı.
Habere göre Politis’e konuşan “kaynaklar”, Hristodulidis hükümetinin eylemlerinin “doğal görülebileceğini ancak bu çabasında, içerisinde hareket edeceği bir siyasi çerçevenin eksik olduğunu" söyledi.
Rum Başkanlık Sarayı’nın son dönemdeki hareketlerine, soruna çözüm şartlarını yaratma gereğine dair samimi bir niyet eşlik etmiyor göründüğüne işaret edilen haberde, “çözüme hazır olunduğu şifahen ifade ediliyor, ancak birçok soru işareti yaratan çelişkili eylemleri yüzünden bu, muğlak ve havada kalıyor” denildi.
Hristodulidis’in hareketlerinin bir çözüm şekline atıf yapmadığı, bu hareketlere masum siyasi eylemler eşlik etmediğinden, gerçekte terazinin kefesini iki ayrı devlet mantığından yana ağırlaştırdığı görüşüne de yer verilen haberde şu ifadelere yer verildi:
“Hristodulidis, hükümetteki ortakları ile bir denge tutturmayı tercih ediyor, ancak bu mantık kendisini eski, güya Türkiye’ye ve Kıbrıslı Türklere siyasi bedel yaratma uygulamalarına yönlendiriyor. Bu da, hiçbir ciddi siyasi eylem çerçevesine dayanmadığından, bizim taraf için bumerang etkisi olan bir taktiktir.”
Haberin devamında TUI’nin Rum Yönetimi'nin isteği üzerine 31 Ağustos’tan itibaren KKTC gezilerini programından çıkarma kararına KKTC’den verilen tepkileri aktardı.