Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman kişisel sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Akıl, herkesin kazanacağı çözümü, kalıcı barışı ve istikrarı işaret ediyor” ifadelerini kullandı.
Erhürman’ın açıklaması şu şekilde:
“Kıbrıslı Rum Dışişleri Bakanı Sn. Kombos, İsrail ve Yunanistan dışişleri bakanlarıyla bir araya geldi.
Kıbrıs Rum basınında yer alan haberlerden anlıyoruz ki temelde iki konuyu görüşmüşler. Birincisi uzun bir süreden beri gündeme getirdiğimiz, elektrikte üç ülkeyi deniz altından birbirine bağlayacak Great Sea Interconnector projesi, diğeri de yine önemli olduğunun altını defalarca çizdiğimiz IMEC, yani ABD’nin öncülük yaptığı, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa ticaret koridoru inisiyatifi.
Bir de 3+1’den söz ediyorlar. Güney Kıbrıs, İsrail, Yunanistan üç, +1 ABD.
Kıbrıs’ta statükonun devamının hangi alanlarda neler getireceğini hatırla(t)mak açısından önemli. Enerji ve ticaret yolları gibi son derece önemli konularda Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi dışarıda bırakacak projeler. Hem de, tarafsız herkesin teyit ettiği gibi ekonomik, coğrafi aklı dışarıda bırakacak, sadece “siyasi aklı” devrede tutacak şekilde. Daha önce de defalarca vurguladık: Elbette bu konular, deniz yetki alanları, güvenlik, hidrokarbonlar gibi konularla da yakından ilintili.
Bir masa kurulacak Cenevre’de. BM orada. Garantör ülkeler ve iki toplum da. Ama bir de masanın iklimi (atmosferi) ve onun üzerinde etkili olabilecek olanlar var. ABD ve AB gibi mesela.
Şu anda açık bir biçimde görülüyor ki Sn. Tatar ve Sn. Hristodulidis’in pozisyonları ne çözüme ulaşmaya, ne yeni bir resmi müzakere sürecini başlatmaya, ne de dişe dokunur bir “güven yaratıcı önlem”i hayata geçirmeye müsait.
Ama diyalog devam edecek gibi görünüyor ve etmeli. O zaman masadaki herkesin de, masada olmasalar da masanın iklimi üzerinde etki sahibi olanların da “çözüm iklimi”ni oluşturmaya odaklanmaları en akılcı yol. Çözüm ikliminin Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi ekonomik ve coğrafi akıldan uzak olduğu biline biline dışarıda bırakan uluslararası projelerle sağlanmayacağı çok açık.
Hep söylediğimiz gibi Kıbrıs’ta çözüm, kalıcı barış ve istikrar, bölgede çözümün, kalıcı barışın ve istikrarın en önemli anahtarlarından biri. Samimiyet varsa ve istenen gerçekten buysa, ne yapılması gerektiği açık. Yoksa, evet Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’nin bu alanların dışında bırakılması bize kaybettirecek.
Ama hep söylediğimiz gibi bu durum Kıbrıslı Rumlara da, hem özne pozisyonlarının erozyona uğraması, hem de çözümün, kalıcı barışın ve istikrarın olmadığı bir ada ve bölgede sürekli gerginlik içinde yaşayan taraflardan biri olarak kazanabileceklerinin asgarisiyle yetinmek zorunda kalınması sonucunu getirecek. Yani onlara da kaybettirecek.
Kimse çözümsüzlükle geçen zamanın lehine işlediği yanlışına bir kez daha kapılmasın. Zaman, Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumların, adanın, bölgenin ve bölgedeki ülkelerin aleyhine işliyor. Herkesin (en kazanır gibi görünenlerin dahi) kaybedeceği bir çözümsüzlük ve “istikrarlı gerginlik” mi, yoksa herkesin kanacağı bir çözüm, kalıcı barış ve istikrar mı? Denklem bu!
Biz, bu adada iki eşit kurucu ortaktan biriyiz. Ne birine kaybettirme niyetindeyiz ama ne de birilerinin sırf biz kaybeden olalım diye ortaya attığı akıl dışı projeleri görmezden gelir veya seyirci kalıp kabulleniriz.
Akıl, herkesin kazanacağı çözümü, kalıcı barışı ve istikrarı işaret ediyor…”